• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

OSMANLI BASKI KİTAP VE HÜSN-İ HAT MÜZAYEDESİ - 2

Merhum Hattat Mustafa Bekir Pekten 

Üstad Hattat Ali Hüsrevoğlu

Değerli hattatlar Necmi Atik,Ali Haydar Çetintürk,Altan Yılmaz Hüsni Hat eserleri ile Osmanlı topraklarında basılan en kıymetli eser olan Cedid Atlasın Tıpkı basımı, Mecmuatul Mühendisin, Havas, Tıp, Tarih, Fıkıh, Hadis, Tasavvuf, Tefsir, Roman, Kuranı Kerim, Ahlak, Lügat, Siyer, Edebiyat, Kıraat, Tecvid, Akaid, Kelam, Mantık, Astronomi, Coğrafya vb.. Konularda kaleme alınmış orjinal eserler yer almaktadır.  

Currency Converter:
Lot: 59 » Kitap

Ahteri Kebir

Ahteri Kebir --Muslihuddin Mustafa (ö. 968/1560-61)--Lügat --Osmanlıca--Dönemin Orjinal kırmızı miklebli deri cildindedir.Dikilmesi gerekmektedir. 'Ahterî. Ahterî-i Kebîr diye de anılan bu Arapça-Türkçe sözlük onun en meşhur eseridir. Belli başlı Arapça kaynaklardan faydalanarak 952 (1545) yılında tamamladığı eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva etmektedir. Her ne kadar muhteva ve sağlamlık bakımından Mütercim Âsım Efendi’nin Kāmus Tercümesi ile kıyaslanamazsa da bazı özelliklerden dolayı haklı bir ün kazanmıştır. Bu özellikler şöyle sıralanabilir: a) Arapça kelimeleri, sülâsî ve rubâî köklerini dikkate almaksızın yazılışlarına göre alfabetik olarak tertip etmesi, böylece kendinden önceki sözlüklere göre bugünün lugatçılık anlayışına daha uygun bir yenilik getirmesi; b) Çok kullanılan kelimeleri seçip almak suretiyle kitabın hacmini küçültmesi ve bu sebeple onu bir el lugatı haline getirmesi; c) Kelimelerin karşılıklarını mümkün olduğu kadar Türkçe vermesinin yanında, eş anlamlı bir diğer Arapça kelimeyle de pekiştirmesi; d) Verdiği mânaya göre kelimeyi bir Arapça örnek cümle içinde kullanarak dile hâkimiyet kazandırması. Eserde Eski Türkiye Türkçesi devresine (XIII-XV. yüzyıllar) ait olup Osmanlı Türkçesi’nde ihmal edilen öz Türkçe kelimelerin kullanılması ve ayrıca eserin bazı ağız özellikleri taşıması sözlüğe çağdaş dilcilik ve Türkoloji araştırmaları bakımından ayrı bir değer kazandırmaktadır. Ahterî’nin diğer Arapça-Türkçe sözlüklerden daha fazla tutulması, “kebîr” (büyük) sıfatıyla anılmasına sebep olmuştur. Bu durum bazı yazarlarda, Ahterî’nin bir de “sagīr” (küçük) ve “evsat” (orta) boylarının mevcut olduğu zannını uyandırmıştır. Fakat eldeki yazma nüshalar arasında hiçbir fark bulunmaması ve ayrıca muhtelif baskıların daima aynı hacimde yapılmış olması bu görüşü çürütmekte ve bunun “kebîr” sıfatından kaynaklanan bir yanlış çağrışım olduğunu ortaya koymaktadır--1303 Hicri --Muharrem Efendi Matbaası İstanbul --492+475 Syf. 2 Cilt Tek Kitap -- 19x28cm.

Detaylar
Lot: 65 » Kitap

Ahteri Kebir

Ahteri Kebir --Muslihuddin Mustafa (ö. 968/1560-61)--Lügat --Osmanlıca--Dönemin yaldızlı ahteri yazılı sırtı deri cildindedir.Cildi dağınıktır baştan 6 ile 13. sayfa arası yoktur. Sondan ise 1202 sayfadan sonrası yoktur.'Ahterî. Ahterî-i Kebîr diye de anılan bu Arapça-Türkçe sözlük onun en meşhur eseridir. Belli başlı Arapça kaynaklardan faydalanarak 952 (1545) yılında tamamladığı eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva etmektedir. Her ne kadar muhteva ve sağlamlık bakımından Mütercim Âsım Efendi’nin Kāmus Tercümesi ile kıyaslanamazsa da bazı özelliklerden dolayı haklı bir ün kazanmıştır. Bu özellikler şöyle sıralanabilir: a) Arapça kelimeleri, sülâsî ve rubâî köklerini dikkate almaksızın yazılışlarına göre alfabetik olarak tertip etmesi, böylece kendinden önceki sözlüklere göre bugünün lugatçılık anlayışına daha uygun bir yenilik getirmesi; b) Çok kullanılan kelimeleri seçip almak suretiyle kitabın hacmini küçültmesi ve bu sebeple onu bir el lugatı haline getirmesi; c) Kelimelerin karşılıklarını mümkün olduğu kadar Türkçe vermesinin yanında, eş anlamlı bir diğer Arapça kelimeyle de pekiştirmesi; d) Verdiği mânaya göre kelimeyi bir Arapça örnek cümle içinde kullanarak dile hâkimiyet kazandırması. Eserde Eski Türkiye Türkçesi devresine (XIII-XV. yüzyıllar) ait olup Osmanlı Türkçesi’nde ihmal edilen öz Türkçe kelimelerin kullanılması ve ayrıca eserin bazı ağız özellikleri taşıması sözlüğe çağdaş dilcilik ve Türkoloji araştırmaları bakımından ayrı bir değer kazandırmaktadır. Ahterî’nin diğer Arapça-Türkçe sözlüklerden daha fazla tutulması, “kebîr” (büyük) sıfatıyla anılmasına sebep olmuştur. Bu durum bazı yazarlarda, Ahterî’nin bir de “sagīr” (küçük) ve “evsat” (orta) boylarının mevcut olduğu zannını uyandırmıştır. Fakat eldeki yazma nüshalar arasında hiçbir fark bulunmaması ve ayrıca muhtelif baskıların daima aynı hacimde yapılmış olması bu görüşü çürütmekte ve bunun “kebîr” sıfatından kaynaklanan bir yanlış çağrışım olduğunu ortaya koymaktadır--1324 Hicri --Ahmed Kamil matbaası İstanbul - 1202Syf. Tek Kitap -- 14x20 cm.

Detaylar
Lot: 75 » Kitap

Şerhül Kafiye Linecmil eimme muhammed bin hasen er-radi

Şerhül Kafiye Linecmil eimme muhammed bin hasen er-radiNecmü’l-eimme Radıyyüddîn Muhammed b. el-Hasen el-Esterâbâdî el-Garavî es-Semnâkî (es-Semnâî) (ö. 688/1289’dan sonra)--Nahiv Hakkında - Arapça--Döenmin Mmor baskılı full deri cildindedir miklebi kopmuş geri kalan kısmı harika kondisyondadır. Şerḥu’l-Kâfiye. İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye fi’n-naḥv’ine yazdığı şerhtir. Müellif bu çalışmasında nahiv meselelerini basit bir üslûpla ele alarak tartışmış, tercihlerde ve ictihadlarda bulunmuş, nahiv ve lugatın felsefesini yapmış, hükümlerin illetlerini açıklamıştır. Eser bu özellikleriyle sahasında yapılmış diğer çalışmalardan daha üstün kabul edilmiştir. Süyûtî de muhteva, tahkik ve hüsn-i ta‘lîl bakımından el-Kâfiye’ye ve diğer nahiv kitaplarına böyle bir şerhin yazılmadığını belirtmektedir (Buġyetü’l-vuʿât, I, 567). Esterâbâdî, Basra nahiv ekolüne meyletmekle birlikte belli bir mektebe bağlanmayarak kendi görüş ve ictihadlarını esas almıştır. Bu husus İbnü’l-Hâcib’in katılmadığı görüşlerini eleştirmesinden de anlaşılmaktadır (Maʿa’l-Mektebe, s. 282). Ayrıca diğer nahivcilerin görüşlerini ortaya koymuş ve bunlara da eleştiriler yöneltmiştir. Esterâbâdî, İbnü’l-Hâcib’in muhtasar ifadelerini Kur’an, hadis, şiir, edebî sözler ve darbımesellerden şâhidlerle açıklamıştır. Eserde yaklaşık 1000 beyit, 1000’i aşkın âyet, on iki atasözü, on bir fasih söz ve geleneğin aksine kırk bir hadis şâhid olarak kullanılmıştır. Abdülkādir el-Bağdâdî eserdeki hadislerin tahrîcini yapmış (Taḫrîcü eḥâdîs̱i’r-Raḍî fî Şerḥi’l-Kâfiye, nşr. Mahmûd Fa‘câl, Demmâm 1414), Ḫizânetü’l-edeb’ini de şerhte geçen 957 şâhid beytin açıklamasına ayırmıştır. Şerḥu’l-Kâfiye üzerine Sa‘deddin et-Teftâzânî, Seyyid Şerîf el-Cürcânî ve Sirâceddin el-Halebî gibi âlimler hâşiye yazmıştır. Eserin birçok baskısı yapılmıştır (Tahran 1271; Tebriz 1274, 1298; İstanbul 1275, 1292, 1305 [Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Taʿlîḳāt’ı (hâşiyesi)], 1310; Leknev 1280/1863; Bulak 1299; Kazan 1302/1885, 1305, 1314/1896; Kahire 1305; nşr. Yûsuf Hasan Ömer, I-V, Beyrut 1974 [İstanbul 1305 baskısının tıpkıbasımı]; I-II, Bingazi 1973-1975; Riyad 1417/1996; nşr. Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, I-V, Beyrut 1419/1998; ayrıca bk. el-KÂFİYE). M. Vecîh Tikrîtî, Menhecü’r-Raḍî el-Esterâbâdî fî Şerḥi’l-Kâfiye fi’n-naḥv adıyla yüksek lisans tezi (Dımaşk Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü), Yahyâ Beşîr el-Mısrî de Şerḥu’r-Raḍî li-Kâfiyeti’bni’l-Hâcib I-II ismiyle bir doktora tezi hazırlamıştır (1417/1996, Riyad, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye).--1310 Hicri --Şirketi sahafı Osmaniye İstanbul - 343+411 Syf. 2 cild Tek Kitap -- 19x27 cm.

Detaylar
Lot: 76 » Kitap

Mecmuul Enhur Fi Şerhi Mülteka El Ebhur(Damad) Kenarsız Büyükboy NADİRR

Şeyhîzâde Abdurrahman (ö. 1078/1667)Fıkıh Hakkında- Arapça - Eser Dönemin desenli sırtı ve mıklebi deri bez cildindedir. Nadirr kılan özelliği Matbayı osmaniye baskı büyükboy ve tek cild oluşudur.Az çıkan bir eserdir. Babası Gelibolulu Şeyhî Mehmed Efendi’ye nisbetle Şeyhîzâde diye şöhret bulmuştur. Şeyhülislâm Hoca Abdürrahim Efendi’nin damadı olduğu için Damad Efendi olarak da bilinir. Şeyhîzâde Abdurrahman’ın Mecmaʿu’l-enḥur fî şerḥi Mülteḳa’l-ebḥur adlı meşhur eseri İbrâhim b. Muhammed el-Halebî’ye ait kitabın şerhi olup şârihin lakabına nisbetle Dâmâd ismiyle tanınmıştır. Eserin girişinde Şeyhî Mülteḳā’nın muhtelif şerhlerinin yapıldığını, ancak bunlardan bazılarının çok kısa olup anlaşılamadığını, bazılarının ise çok uzun olduğunu kaydederek yeterince izahat vermekle birlikte fazla ayrıntıya girmeyen bir şerh kaleme almayı hedeflediğini belirtir. Geleneksel şerh usulünün takip edildiği eserde Hanefî mezhebine ait görüşlerin yanında zaman zaman diğer mezheplerin görüşlerine de işaret edilir. I. cildi 14 Zilkade 1070 (22 Temmuz 1660), II. cildi 19 Cemâziyelâhir 1077 (17 Aralık 1666) tarihinde Edirne’de tamamlanmıştır. Mülteḳā’nın en yaygın şerhlerinden olan Mecmaʿu’l-enḥur Osmanlı döneminin temel fıkıh metinleri arasında önemli bir yere sahiptir. Mecelle’nin hazırlanmasında sıkça başvurulan kaynaklardan olup Mecelle’deki 270 maddenin tamamen ve yaklaşık seksen maddenin kısmen Mülteḳā ve Mecmaʿu’l-enḥur’dan alındığı belirtilmektedir 1305 Hicri -Matbaayı Osmaniye İstanbul--727 Syf. 2 Cild Tek Kitap - 23x33 cm

Detaylar
Lot: 90 » Kitap

El Camius sahih (Sahihi Buhari NADİRR)

El Camius sahih (Sahihi Buhari NADİRR)İmam Buhari (ö. 256/870)--hadis hakkında--Arapça--Dönemin siyah baskılı bez cildindedir. 8 cilt olup 4 kitap halindedir. Telifi. III. (IX.) yüzyıla kadar meydana getirilen hadis külliyatı sahih hadislerin yanı sıra hasen ve zayıf hadisleri de ihtiva etmekteydi. Buhârî’nin hocası İshak b. Râhûye, sadece sahih hadisleri ihtiva eden muhtasar bir kitaba duyulan ihtiyaçtan söz etmişti. Buhârî o günlerde bir rüya gördü. Elindeki bir yelpaze ile Hz. Peygamber’in huzurunda onu serinletiyordu. Rüya tabircileri bunu, Hz. Peygamber’i ona isnat edilen yalanlardan koruma şeklinde yorumladılar. Bunun üzerine Buhârî el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i, topladığı 600.000 hadisten seçerek meydana getirdi. Eserin hacmini büyütmemek düşüncesiyle sahih hadislerin tamamını kitabına almadı. İbnü’l-Kayserânî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in geniş çaplı bir eserin hulâsası olduğunu, Buhârî’nin elindeki bütün hadisleri el-Mebsûṭ adlı bir eserde önce bablara göre tasnif ettiğini, bunun en sağlam rivayetlerini bir araya getirerek meşhur eserini ortaya çıkardığını söyler. Buhârî çalışmasını tamamladıktan sonra onu Ahmed b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn ve Ali b. Medînî gibi hadis otoritelerine sundu; onlar da dördü dışında bütün hadislerin sahih olduğunu belirttiler. Ukaylî, tenkide konu olan hadislerin sıhhati hakkında son sözün yine de Buhârî’ye ait olduğunu ifade etmektedir. Nitekim daha sonraları Dârekutnî ve benzeri münekkitler eserdeki 110 hadisin senedlerine teknik bakımdan bazı tenkitler yöneltmişlerse de hadis âlimlerinin büyük çoğunluğu bu tenkitleri isabetsiz bulmuş, İbn Hacer tenkit edilen rivayetlerin ve râvilerin hepsini savunmuştur (bk. Hedyü’s-sârî, s. 364-488). Eseri inceleyenlerden Yahyâ b. Maîn’in 233’te (847), Ali b. Medînî’nin 234’te (849) vefat ettiği dikkate alınırsa kitabın, müellifinin vefatından en az yirmi üç yıl önce tamamlandığı anlaşılır.

Buhârî eserini bir ibadet vecdi içinde hazırlamış, her hadisi önce abdest alıp (İbn Hacer el-Askalânî, Hedyü’s-sârî, s. 6; a.mlf., Taġlîḳu’t-taʿlîḳ, V, 421) veya gusledip (Hatîb, II, 9; Nevevî, s. 41; İbn Hacer el-Askalânî, Taġlîḳu’t-taʿlîḳ, V, 421) iki rek‘at namaz kıldıktan sonra yazmıştır. Bazı kaynaklarda ise el-Câmiʿin her babını Hz. Peygamber’in kabriyle minberi arasında ve her bab için iki rek‘at namaz kıldıktan sonra yazdığı rivayet edilmektedir (bk. Zehebî, XII, 40).

İbnü’l-Kayserânî Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i Buhara’da, bazıları ise Mekke’de yazdığını söylemektedirler. Telifinin on altı yıl sürdüğü ve Buhârî’nin Mekke’de bu kadar kalmadığı dikkate alınınca eserini Mekke’de yazmaya başladığı, daha sonra Buhara’da ve uzun süre kaldığı Medine ve Basra’da yazıp tamamladığı anlaşılır. Eserin bab başlıklarını Hz. Peygamber’in kabriyle minberi arasında yazdığına dair rivayet de böyle yorumlanabilir.1315 Hicri--Amira Matbaası İstanbul - 1836 Syf. 8 cilt 4 Kitap -- 17x25cm

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 2
sonraki